MERKEZ EFENDİ KÜLLİYE TEVHİTHANE (CAMİ) – TOPKAPI-İSTANBUL
İstanbul Surdışı Zeytinburnu Topkapı Mevlana kapı karşısında Merkez Efendi caddesine cepheli olarak 1514 tarihinde inşa edilmiştir. Külliyenin çekirdeğini oluşturan ve İstanbul’un en önemli tasavvuf merkezlerinden biri olan tekkenin kurucusu Merkez Efendi lakaplı Şeyh Musa Müslihittin Efendidir.
Halvetiye’nin Sümbüliye koluna mensup, dönemin ileri gelen sufi ve hekimlerinden merkez Efendi, Sümbül Sinan Efendi’den hilafet aldıktan bir müddet sonra 1514 tarihinde tarikatin halvet geleneğine uygun bir münzevi tekkeyi tesis etmiştir. 1514-1520 yılları arasında Yavuz Sultan Selim’in eşi Ayşe Hafsa Sultan’ın Manisa’daki Külliyesine şeyhlik yapmıştır. İstanbul’da Sümbüliye dergahının lideri olan Sümbül Efendi’nin 1529 yılında vefat edince, Merkez Efendi İstanbul’a gelmiştir. Koca Mustafa Paşa’daki külliyenin tekkesinin meşihatını üstlenmiştir. Hayatının sonuna kadar da bu görevini sürdürmüştür. Bu arada zaman zaman sur dışındaki tekkenin çilehanesinde halvete girmiştir. Muhtemelen bu tekkenin de şeyhliğini yürütmüştür. Vefatından sonra da Topkapı’daki türbesine gömülmüştür.
Kapalı bir son cemaat yeriyle harim bölümünden meydana gelen dikdörtgen cami ve tevhidhane 17 X 16 m. ebadındadır. Bu yapı kagir duvarlı ve kırma çatılıdır. Moloz taş ve tuğla ile örülen, üstleri sıvalı duvarları kesme kufeki taşından gömme ayaklarla takviye edilmiş, kapı ve pencereler de aynı türden sövelerle çerçevelenmiştir. Önünde basamaklı bir girişi olan kuzey cephesinin ortasında bir kapı, yanlarda buna göre simetrik konumda birer pencere ile birer kapı yer alır. Sağdaki kapı fevkani müezzin mahfiline, soldaki ise aynı konumdaki kadınlar mahfili ile hünkar mahfiline geçit veriri. Bu cephede olduğu gibi yapıdaki bütün kapı ve pencereler tuğladan yuvarlak kemerlerle geçilmiş, ancak cepheler dikdörtgen açıklıklı kesme küfekiden sövelerle çerçevelenmiştir. Son cemaat yerinin duvarları sağırdır. Fevkani mahfillere ulaştıran merdivenlerin yanı sıra bu mekanın batı kesiminde zamanında muhtemelen meydan odası iken halen imam odası olan, ahşap perde duvarıyla oluşturulmuş küçük bir mekan vardır. Son cemaat yeriyle harimi ayıran duvar kare kesitli, dor başlıklı dört adet ahşap dikmenin arasına bağdadi sıvalı duvar parçaları örülmesi suretiyle oluşturulmuştur. Bu duvardaki kapı ve pencereler de kuzey cephesindekinin konumuna sahiptir. Harimdeki meydan, yanlardan zeminleri yüksek basit ahşap korkuluklarla çevrelenmiş mahfiller ile kuşatılmıştır. Güney duvarı ekseninde yarım daire planlı ve yuvarlak kemerli mihrap, bunun yanlarında birer pencere bulunur. Son cemaat yerinin üstündeki mahfil katının harime bakan güney sınırında on iki adet ahşap dikme sıralanmakta, mahfilin doğu ve batı uçları birer çıkmayla donatılmış durumdadır. U planlı bu asma kat kendi içinde üç bölüme ayrılmıştır. Bunlardan doğudaki hünkar mahfili, batıdaki müezzin mahfili, ortadaki ise kadınlar mahfilidir. Hünkar mahfilinden harime bakan cephelerine altın yaldızlı barok süslemeler olan şebekeler konmuştur. Bu şebekelerin alınlıklarına birer istiridye formu konmuştur. Kadınlar mahfilinde ise ahşap kafesler vardır. Bu kafesler çok sık olarak hazırlanmıştır. Harimin duvarlarında 19. Yüzyılın ünlü hattatları tarafından yazılmış siyah zemin üstüne altın varakla yazılmış levhalar bulunur. Son cemaat yeri ile harim sınırında yükselen minarenin dışa taşkın, kare tabanlı ve almaşık örgülü kaidesi yapının ilk inşa döneminden günümüze gelebilen tek mimari kısımdır. Sultan II.Mahmut devrinde yenilenen tuğla örgülü, silindir biçimindeki gövde doğrudan bu kaideye oturur.